1. şimdi
    utançtır tanelenen
    sarışın çocukların başaklarında.

    ovadan
    gözü bağlı bir leylak kokusu ovadan
    çeviriyor o küçücük güneşimizi.

    taşarak evlerden taraçalardan
    gelip sesime yerleşiyor.

    sesimin esnek baldıranı
    sesimin alaca baldıranı.

    ve kuşlara doğru
    fildişi: rüzgarın tavrı.
    dağ: güneş iskeleti.

    tahta heykeller arasında
    denizin yavrusu kocaman.

    kan görüyorum taş görüyorum
    bütün heykeller arasında
    karabasan ılık acemi
    - uykusuzluğun sütlü inciri -
    kovanlara sızmıyor.

    annem çok küçükken öldü
    beni öp, sonra doğur beni.

    cemal süreya
  2. "delirmeyi bir kez denersem
    bırakamam diye korkuyorum
    durup kuyu taklidi yapmayı öğretiyorum kalbime
    atıldığından beri düşmeyi sürdüren bir taş var içinde." sinem sal
  3. yokuş yol'a - turgut uyar

    güllerin bedeninden dikenlerini teker teker koparırsan
    dikenleri kopardığın yerler teker teker kanar

    dikenleri kopardığın yerleri bir bahar filân sanırsan
    kürdistan'da ve muş-tatvan yolunda bir yer kanar

    muş - tatvan yolunda güllere ve devlete inanırsan
    eşkıyalar kanar kötü donatımlı askerler kanar

    sen bir yaz güzelisin, yaprakların ekşi, suda yıkanırsan
    portakal incinir, tütün utanır, incirler kanar

    bir yolda el ele gideriz, o yolda bir gün usanırsan
    padişahlar ve muşlar kanar, darülbedayiler kanar

    muş - tatvan yolunda bir gün senin akşamın ne ki
    orada her zaman otlar otlar ergenlikler kanar

    el ele gittiğimiz bir yolda sen gitgide büyürsen
    benim içimde çok beklemiş, çok eski bir yer kanar
  4. bir kent kuracağım size paçavralarla!
    kuracağım size harç koymadan, ölçüp biçmeden
    yok edemeyeceğiniz bir yapı,
    bir köpüren belirginlikle
    dayanacak ve şişecek, burnunuza anıracak bir yapı,
    hem de donmuş burnuna partenonlarınızın, arap
    ve ming sanatlarınızın.
    dumanla, sıvıya dönüşmüş sisle
    ve davul derisinin sesiyle
    kaleler kuracağım size göz kamaştıran,yamyassı eden,
    karşılarında sizin kaç bin yıllık düzeniniz ve
    hendeseniz
    bir saçmalık, bir zırva, bir nedensiz toz kesilecek.
    ölüm, ölüm! ölüm hepinize, yaşayanlara hiçlik!
    evet! inanırım tanrı'ya! o bilmiyor bunu elbette!
    inanç, ilerlemeyen için aşınmaz pençe,
    dünya! ah o boğulmuş dünya, soğuk karın!
    bir simge bile değil, hiçlik hep! karşıyım, karşıyım
    karşıyım ve gebermiş köpeklerle besliyorum seni.
    tonlarla, anlıyor musunuz, tonlarla koparacağım
    sizin dirhem dirhem esirgediğinizi benden.
    yılanın zehiri can yoldaşıdır onun,
    can yoldaşıdır ve bilir gerçek değerini.
    kardeşler, cehennemlik kardeşlerim benim,
    güvenle gelin ardımdan.
    kurt dişleri kurda saldırmaz,
    saldırdığı koyun etidir.
    karanlıkta daha açık göreceğiz, kardeşlerim.
    labirentte bulacağız doğru yolu.
    burda sana yer var mı, iskelet, bıktırıcı, sidikli, çatlak çömlek?
    gıcırdayan makara, nasıl da duyacaksın dört dünyanın gergin halatlarını
    onlarla bağlayarak parçalatırken seni!

    henri michaux (la nuit remue'den)
  5. ...
    yol ikiye ayrılmıştı ormanda ve ben-
    daha az katedilmiş olanı seçtim,
    ve bütün ayrımı yaratan da buydu.

    robert frost
  6. ve bir kadin, 'bize acidan bahset' dedi.

    ve o cevap verdi:

    'aciniz, anlayisinizi saklayan kabugun kirilisidir.

    nasil bir meyvenin çekirdegi, kalbi günes'i görebilsin diye
    kabugunu kirmak zorundaysa, siz de aciyi bilmelisiniz.

    ve eger kalbinizi, yasaminizin günlük mucizelerini
    hayranlikla izlemek üzere açarsaniz, acinizin, nesenizden
    hiç de daha az harikulade olmadigini göreceksiniz;

    ve kirlarinizin üstünden mevsimlerin geçisini kabul ettiginiz gibi,
    ayni dogallikla, kalbinizin mevsimlerini de onayliyacaksiniz.

    ve kederinizin kisini da, pencerenizden huzur içinde seyredeceksiniz.

    acilarinizin çogu sizin tarafindan seçilmistir.

    aciniz, aslinda içinizdeki doktorun, hasta yaninizi
    iyilestirmek için sundugu 'aci' ilaçtir.

    doktorunuza güvenin ve verdigi ilaci sessizce ve sakince için;

    çünkü size sert ve hasin de gelse, onun elleri
    'görülmeyen'in sefkatli elleri tarafindan yönlendirilir.

    ve size ilaci sundugu kadeh dudaklarinizi yaksa da,
    o'nun kutsal gözyaslariyla islanmis kilden yapilmistir.'

    halil cibran
  7. madde xiii
    bu yasaya göre, artık
    satın alamayacaktır kimse
    doğacak güneşleri.
    korkunun sandığından çıkarılacak
    ve bir dostluk kılıcı olacaktır para,
    gelecek günleri kutlama hakkını,
    şarkı söyleme hakkını savunacaktır.

    thiago de mello'nun insan yasası şiirinden
  8. oza'dan

    xiv

    selam oza, evde, geceleyin
    ya da uzakta bir yerde, neresi olursa olsun,
    havlarken köpekler,yalarken kendi göz yaşlarını
    senin soluğundur duyduğum ses.
    selam oza!

    nasıl bilebilirdim, sinik ve gülünç
    bir kişi gibi, ürkerek giren bir göle,
    gerçekte korku olduğunu aşkın, söyle?
    selam oza!

    ne korkunç, bir başına düşünmek şimdi seni?
    daha da korkunç,bir başına değilsen oysa:
    şeytan öylesine doyumsuz bir güzellik vermiş ki sana.
    selam oza!
    ey - insanlar, lokomotifler, mikroplar
    gerin kanatlarınızı elinizden geldiğince ona.
    harcatmam onun, dokundurtmam kılına.
    selam oza!

    yaşam bir bitki değilse aslında,
    neden dilimliyor, parçalıyor insanlar onu
    selam oza!
    ne acı bu denli geç rastlamak sana
    ve böylesine erken ayrı kalmak sonunda.

    karşıtlar getiriliyor bir araya
    bırak çekeyim kahrını ve acını kendime
    çünkü acılı kutbuyum mıknatısın ben,
    sense sevinçli. dilerim sonuna dek kalırsın öyle.

    dilerim hiç bilmezsin ne denli hüzünlüyüm.
    inan, kendimle üzmeyeceğim seni.
    inan, ders olamayacak sana ölümüm.
    inan, yük olmayacağım sana yaşamımla.

    selam oza, dilerim ışıl ışıl kalırsın hep
    bir sokak fenerinden sızan bir ışık gibi.
    suçlayamam bırakıp gittiğin için beni.
    şükür ki girdin yaşamıma.
    selam oza!

    andrey voznesenski
  9. akçakavak, yaprağınla ak pak bakarsın ya karanlığa.
    ak düşmemişti hiç annemin saçlarına.

    kara hindiba, ukrayna ne kadar yeşil.
    sarışın annemse dönmedi yuvasına.

    yağmur bulutu, kaynağın kurudu mu?
    benim sessiz annem ağlar tüm insanlara.

    çember-yıldız, bağlıyorsun o altın kurdeleyi,
    bir kurşunla annem kalbinden aldı yara.

    meşe kapı, kim çıkardı rezelerinden seni?
    benim tatlı annem gelemeyecek bir daha.

    paul celan
  10. buraya kadar güzel dostum
    buraya kadar tek dostum
    ayrıntılı planlarımız buraya kadar
    başka ne varsa buraya kadar
    ne güvenlik, ne sürpriz buraya kadar
    gözlerine bakmayacağım bir daha
    neler olacağını tahmin edebiliyor musun
    böylesine sınırsız ve özgürce
    umutsuz bir ülkede
    umutsuzca bir yabancının eline muhtaç
    buraya kadar güzel dostum
    buraya kadar eski dostum
    buraya kadar ilgisiz dostum
    buraya kadar tek dostum
    buraya kadar
    acı veriyor seni bırakmak
    ama beni izlemeyeceksin artık
    gülüşler ve tatlı yalanlar buraya kadar
    ölmeye çalıştığımız geceler buraya kadar
    buraya kadar

    jim morrison